Secret yapmak ya da yapmamak değilmiş mesele, ne için secret yapacağınmış.
27 Haziran 2010 Pazar
16 Haziran 2010 Çarşamba
BOYALI
Elinde boya izi olmalı
-O izleri severim-
Yoksa sorarlar adama
“Bu tabloları sen yapmamış mıydın?”
-O izleri severim-
Yoksa sorarlar adama
“Bu tabloları sen yapmamış mıydın?”
12 Haziran 2010 Cumartesi
UÇUYORSAM EĞER
Sessizce sustum. Yani hiç düşünmedim. Aklımı çaldırdım, polis rapor tuttu, soru sordu. Soru yok dedim,aklım da kalsın, istemem.
Yürüdüm, huzur geldi, akıl gidince. Çok akıllıydım ya hani, o yüzden yüzümde asimetrik karizmatik çizgiler oluştu, ellerim titrer oldu. Çok akıllıydım ya hani, o yüzden olmadık laflar işittim, sızladım. Ama sızlanmadım. Ben aklım varken de hiç sızlanmadım.
Hani akıl unuturdu? Ben hiç unutmadım. Hiç de ummadım, ummana dalacağımı. Ben mavilerde uçmak istemiştim.
Yürürken denize düşmüşüm, sahilden yürümemişim, direkt yürümüşüm, aklım nerdeymiş benim?
Dalmadım da ayrıca, batıyorum ben
Kaybedecek bir bilincim yok
Aşağı çekiliyorum, elime -ağ olmalı- bir şey takılıyor,
Bir balık kurtarıyorum;
Bana yüzgeç hediye ediyor
-Maviyse gökyüzü, deniz de maviymiş meğer
Ve boğulmuyorsam artık, denizin dibinde uçuyorum.
3 Haziran 2010 Perşembe
PARLAMADAN
Gidebilecekken ötelere –kim bilebilir ötenin de ötesini - daha kırılmamışken kolun bacağın, durmak ama dinlenmemek niye? Baktığın ufuklar ayaklarının dibinde bitiyorsa bilmiyorsundur bile öteleri. Kendi etrafında dönen ışıksız bir pervane, ölüm denilen sona tek başına gidiyor. Çünkü diğerleri ışığın olduğu ötelerde parladıktan sonra ölecek. Uyu güzelce, artık düşünmeden, beklemeden, ışığı bilmeden uyu. Sabahları boşver, değiştirmediler ömrünü. Belki bu kez bir düşe dalmaz, bir düşe varırsın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)