3 Temmuz 2010 Cumartesi

Yağmur ya da Yağmur

Aylar önceki “Çok doldum, çok bulantı oldu; kusmayı bekliyorum” notuma ithafen

Kimi zaman öyle talan olur ki içiniz, her şeyin adı unutulur, düşünce yok olur. Bulutlar göz hizanızda yeryüzüne iner, bu yüzden hep sislidir o vakitler. Birkaç eşin dostun sesi sizin dağlarınıza çarpar, yankı olur. Bu taraftan hiç cevap gitmez.

Alev alan tarihi bir binanın cayır cayır yanışını seyretmek gibi. Düşen bir iki damla yaş hep az gelir söndürmeye. Buna rağmen bilinir ki kimyasal reaksiyon gerekir.

İtfaiye gecikmez, hiç yola çıkmamıştır çünkü.Karlar da hiç düşmemiştir

(Bina çıra gibi yanar) Sonra bütün mahalleyi siz ateşe verirsiniz.

ve geriye hep küller kalır..

-Bütün o cümbüş bu küller içindi-

İşte o zaman bir fırtına çıkar, siz uçuşan küller içinde bağdaş kurup hikayeler anlatmaya başlarsınız. Hikayeler her bir kül zerresine tutturulmuş vaziyette uçar gider ve her bir yer sizin küçük seslerinizle dolar. Bulantılar geçer, yağmur tekrar gökyüzünden yağmaya başlar.

......

Bugün bu şehirde, yağmur taa yukarıdan şakır şakır avuçlarıma yağıyor.



1 yorum:

  1. kafka demiş ya milena'ya, bizler iyiyken yazı yazamayız. dibe vurmak gerek yazmak için. sonra küllerinden doğuyosun işte.bir şekilde.yazı sağ olsun.

    YanıtlaSil